KETOJENİK BESLENME
Ketojenik diyet sorusu, sıcak havaların kendini iyiden iyiye göstermesiyle birlikte daha çok merak edilmeye başlandı. Diyet programı arayışına girenler, ketojenik diyet nedir, ketojenik diyet yararlı mı? zararlı mı? sorularını çok sorar oldular. Popüler diyet furyası içerisinde yer alan, herkese uygun bir zayıflama metodu olmayan keteojenik diyet nedir? Olumlu ve olumsuz özellikleri arasında neler vardır gelin beraber bakalım?
KETOJENİK DİYET NEDİR?
Ketojenik diyet yüksek düzeyde yağ, orta düzeyde protein, düşük düzeyde karbonhidrat içeren bir beslenme modelidir. Günlük ortalama 20-50 gram gibi çok düşük miktarda karbonhidrat ve bol miktarda yağ ihtiva eden trend bir uygulamadır. Ketojenik diyetin tarihi 1920’li yıllara dayanmaktadır.Uzun yıllardan beri ilaçla tedavi edilemeyen epilepsi hastalarında özellikle çocuklarda atak sıklığını azaltmaya yönelik bir beslenme şekli olarak kullanılmıştır.
Sağlıklı bir insan metabolizmasında; vücut enerji ihtiyacı için ilk olarak karbonhidrat kaynaklarını kullanır. Ketojenik diyette, düşük karbonhidrat alımına bağlı olarak vücut, enerji kaynağı olarak kullandığı ilk besin öğesi olan karbonhidrat yerine, yağı enerji kaynağı olarak kullanmaya başlar. Beyin enerji kaynağı olarak sadece glikoz ve ketonları kullanmaktadır. Ketojenik diyet programında amaç; keton cisimciklerini üretmektir. Uzun süreli açlık ya da yüksek miktarda yağ alımına bağlı olarak ketonlar üretilir ve bu duruma ‘ketozis’ denilir. Kişilere göre değişmekle birlikte bu diyeti uygulamaya başladığımız 3. günden itibaren vücudumuzda ketonlar üretilmeye başlar. Ketonun üretildiğini ise idrar ve serumdaki ölçümlerin yanı sıra nefeste aseton kokusu hissedilmesi de gösterir. Son yıllarda pek çok kişinin kolay kilo vermek için kullandığı ketojenik diyet sağlıklı bir zayıflama yöntemi değildir. Aslında bu beslenme planı epilepsisi olan çocuklarda, atakların olmasını engellemek için kullanılan, multi-disipliner yaklaşım ile uygulanması gereken bir tedavi şeklidir. Ketojenik diyetle beyin, bir adaptasyon yaşar ve glukoz yerine ketonları kullanmaya başlar. Ketonların kullanımıyla beraber nöronlarda oluşan anormal ve aşırı deşarjlar azalır veya yok olur, böylece büyük ölçüde nöbetler kontrol altına alınır. Son yıllarda, yapılan birçok deneysel ve klinik çalışma sonucunda ketojenik diyetle nöbet kontrolü üzerindeki etkiyi ortaya koyan metabolik yollar incelenmiş ve ketonemi ile nöbet geçirme arasındaki ilişki gösterilmiştir. Bu mekanizmalar nöbetlere karşı beyinde direnç oluşturmaktadır. Bu noktada ketojenik diyetin; sinirlerin işlev bozukluğunu, yaşanılan nöbetleri ve harabiyeti önlediği görülebilmektedir. Epilepsi konusunda yeri geldiğinde ilaç tedavisinden bile daha etkili olduğu gösterilen bu diyet doktor ve diyetisyen kontrolünde iyi sonuçlar getirebilmektedir.
Ketojenik diyet birçok yan etkiye de sahiptir ve bu durum da birden çok sağlık problemini beraberinde getirebilir.
Gelin bu sağlık problemleri neler olabilir beraber göz atalım.
- Ketojenik diyet uygulamalarında düşük karbonhidrat, yüksek yağ miktarı içeren beslenme programları; kalp ve damar hastalıklarına zemin oluşturabilir.Özellikle LDL denilen kötü kolesterolün artışına neden olarak ateroskleroz yani damar sertleşmesi için risk skalasını arttırabilir. Diğer taraftan uzun süre yapılan düşük karbonhidratlı diyetlerin kalp ritmini bozduğuna dair verilerde bulunmaktadır.
- Ketojenik diyette kalsiyum atımı hızlanır, bu tablo kemik yoğunluğunun azalmasına yani osteoporoza (kemik erimesi) neden olabilir.
- Ketojenik diyette, sebze-meyve miktarının az olması; yeterli düzeyde lif kaynaklarının alınamaması kabızlık problemine neden olurken; yüksek yağlı beslenme ishal, bulantı, kusma, gastirit gibi pek çok sorunu da tetikleyebilir.
- Ketojenik diyet demir, magnezyum, kalsiyum gibi önemli minerallerin emiliminde çeşitli bozukluklara neden olabilmektedir. Bu durumda başta anemi olmak üzere pek çok sistem hastalığına da zemin hazırlayacaktır.
- Ketojenik diyet; böbreğin taşıdığı yüke yük ekleyerek böbrek hastalıkları görülme riskini arttırabilmektedir. Özellikle böbrek taşları oluşumunda tetikleyici olabileceği ve ürik asit artışına neden olabileceği vurgulanmaktadır.
- Ketojenik diyet uygularken egzersiz sırasında ihtiyacımız olan temel enerji kaynağı karbonhidratlar yeterli alınamadığı için uzun süreli egzersiz yapmak mümkün olmayabilir. Bu kişilerde yeterli karbonhidrat alınmadığı için spor sırasında yeterli dayanıklılık ve verim alınamayabilir.
- Ketojenik diyetin; halsizlik,yorgunluk, kafa karışıklığı, ağızda yoğun aseton benzeri bir koku, uykusuzluk benzeri birçok şikayeti de içerisinde barındırdığını söylemek mümkün.
Pek çok besin kısıtını içerisinde barındıran ketojenik diyetin sürekli uygulanabilirliği yoktur. Yapılıp bırakıldıktan sonra verilen kiloların hızla geriye alındığı ve metabolizma dengesinin bozulduğunu söylemek mümkündür. Kaliteli yaşamın anahtarı; yeterli, dengeli, sürdürülebilirliği olan ve kişiye özel planlanmış beslenme programlarıdır.
Hipokrat’ın dediği gibi ”Besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun.”
UZ.DYT. AYLİN AYDIN
Beslenme ve Diyet Uzmanı
www.instagram.com/uzm.dytaylinaydin
https://Twitter.com/aylinayd
www.aylinaydin.com.tr